fbpx

Blog

Gönüllü Yazıları

İtalya’da bir Gençlik Macerası

Yaz tatilinin bittiği ve artık yeni dönem koşuşturmalarının başladığı 10 Eylül Çarşamba günü başladı bu rüya benim için. O gün bir arkadaşımla buluştum ve onun aracılığıyla “Lets Dream an Eco-Village” konulu İtalya’da bir proje olduğunu öğrendim. Sonra bir anda başvuru formunun bitmesine saatler kala öğrendiğim ve hakkında henüz çok bir fikrim olmayan bu projeye başvururken buldum kendimi. Tabi başvuru sırasında yaşadıklarımdan bahsetmeden geçmek istemiyorum.

İlk öğrendiğimde hayır olmaz, ben ne anlarım çevre biliminden hem İngilizcede kendime güvenmiyorum yapamam ki, olmaz zaten bir sürü kişi başvurmuştur beni mi seçecekler deyip her defasında tekrar kapattım o başvuru sayfasını. Sonra arkadaşım aldı telefonu elimden ve şansımı denemem için zorladı ve ben yüzde 7 kalan şarjımla bu projeye başvurdum tam gönder tuşuna bastım 2 saniye sonra telefonum kapandı. Hatta öyle bir başvurmuşum ki doğum tarihimi bile 2014 olarak yazmışım (bunu tabi sonradan öğrendim).

Ve sonra tüm gece bunu düşündüm ya seçilirsem? Hayatımda ilk kez bir şeyi bu kadar içten hissettim sanki o gün şansımı kaçırmaya dakikalar kala o şansı yakalamışım hissi tüm gece benimleydi. Normalde insanlar böyle bir durumda çok sevinirler, heyecanlanırlar, hayal kurarlar. Benim başvurduğum ilk yurt dışı projesi ve nedenini bilmediğim bir tedirginlik vardı içimde. Birkaç gün sürekli maillerimi kontrol etmekle geçti zamanım. Sonra tam umudu kesmişken gece yarısı gördüğüm o gecikmeli mail karşısında bir süre oturup ne yapacağını şaşırmış küçük zavallı bir kız çocuğu gibiydim. Sonra tekrar başladım ben seçildim ama gitmeyeceğim demeye…

Sonra bir özgüven geldi tam gitmek için hevesliyken 4 erkek 1 kız olarak gideceğimi öğrendiğimde o korku tekrar başladı. Ve beklenen gün geldi… Artık havaalanındaydık ben uçağa binene kadar vazgeçip geçmemek arasında çok gidip geldim. Çünkü ilk projem ve tek kızım. Yanımda tanımadığım 4 erkekle bir haftadan fazla zaman geçireceğim bir projeye gidiyorum. En önemlisi İngilizce psikoloji okumama rağmen İngilizceme güvenemem beni en çok tedirgin eden şeydi. Ve tabi ki bu düşüncelerim sadece koordinatörler bizi karşılayıncaya kadar devam etti. Çünkü fark ettim ki genel olarak İtalyanların İngilizcesi iyi değilmiş…

Hostele girdiğimiz andan itibaren bizden önceki gelen grupların ve koordinatörlerin gösterdiği ilgi ve samimiyet o kadar güzeldi ki sanki kendi evime gelmişim gibi hissettiğim o gün kendime şunu söyledim ‘iyi ki gelmişim’. 29 Eylül-7 Ekim arası benim için gerçekten çok özeldi çünkü hayatımda ilk kez 4 farklı ülkeden gelen insanlarla yaklaşık 10 gün geçirdim ve her sabah kalktığımda gülümseyen yüzler her akşam yattığımda da aynı tebessümle uykuya dalan mükemmel insanlar tanıdım bu projede. Sadece onları tanımakla da kalmadım onların kültürleri, dilleri, yemekleri hakkında birçok şey öğrendim. Proje boyunca sabahları yürüyüş ve yoga öğleden sonraları ise oyunlar ve çevreyi tanımakla geçti. En eğlenceleri kısımları tabi ki akşamlarıydı. Çünkü her akşam farklı gruplar kendi kültürlerini ve meşhur yemeklerini, içeceklerini sundular. Yemek sonrası ülke tanıtım sunumları yapıldı. En güzel kısmı da kendi halk danslarını ve şarkılarını öğrettikleri eğlenceli dakikalardı. Tabi bunun dışında çok güzel gitar çalan ve şarkı söyleyen iki arkadaşımız vardı. Biri İtalyan diğeri Macar iki sevimli insan sayesinde her gece canlı müzik dinledik ve çoğumuzun hafızalarına kazınan o şarkıları her duyduğumda gözlerimi kapatıp tekrar o zamana gidiyorum.

Ayrıca yaptığımız Türk Gecesinden tüm grupların çok etkilenip bizim grubu en iyi olarak seçmiş olmaları gerçekten harika bir duygu. Yemeklerden tutunda yapılan Türkiye tanıtım sunumu, halk dansları Türkçe şarkılar ve verdiğimiz küçük hediyelerle herkesin hafızasında güzel yer edindiğimizi görmek bizim en çok gurur duyduğumuz zamandı. İnsanların Türkiye’ye olan bakış açısının değiştiğini görmek, hepsinin çok yakın zamanda Türkiye’ye gelmek istediğini söylemesi ve yemeklerimizi, tatlılarımızı iştahla yediklerini görmek belki de hayatımdaki en tarif edilmez duygulardan bir tanesiydi. Bu nedenle grubumdaki diğer arkadaşlarıma çok şey borçluyum.

Her zaman o ekip ruhunu yaşayıp o bütünlüğümüzü korumayı başardık bu yüzden herkese çok teşekkür ederim. Özellikle liderimiz olan Can ve yemeklere sevgisini katan aşçımız Kemal’e 🙂 Ayrıca en çok eğlendiğim zamanlardan biri de son gecemizdi. Bu veda partimiz Quarna Sotto meydanında gerçekleşti. İtalyanların farklı farklı danslarını öğrendik ve uygulamaya çalıştık gerçekten çok eğlenceliydi.

Hayatımda birçok konuda ilklerimi yaşadığım bu projede çok şey yaşadım çok şey öğrendim ve deneyimledim. Şuan düşünüyorum da gitmek de o kadar çok tereddüt ettiğim bu proje aslında bana ne kadar çok şey katmış… Ve anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki… Sanki 10 gün değil 1 ay kaldım ama bir an bile sıkıldığımı hissetmedim. Çünkü orada bulunan tüm insanlar o kadar içten ve samimiydi ki o son gecenin bitmesini hiç istemedim. Döndüğümde, gittiğim her yerde, gördüğüm her yüz ifadesinde oradaki insanları arayışım, herkesi birilerine benzetme çabalarım uzun bir süre devam etti.

Bu güzel duyguları yaşamam da katkısı olan Gönüllü Hareketi’ne çok teşekkür ederim. Özellikle bize bu süreçte fazlasıyla destek olup her zaman yanımızda olduğunu hissettiren Merve Şenen’e çok şey borçlu olduğumu hissediyorum, her şey için çok teşekkür ederim. Umarım bu proje benim için ilk ve son değil sadece bir başlangıç olur, çünkü sizlerle daha farklı projelerde bir araya gelip yeni heyecanları paylaşmayı gerçekten çok isterim. Son olarak bu güzel duyguları yaşamam da emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, iyi ki varsınız güzel insanlar… ! 🙂

Ecem Mızmızoğlu